İnsan yaşamında kişilik ve benlik gelişimini etkileyebilecek kritik dönemler vardır. Bu kritik dönemlerden biri okula başlayıncaya kadar ailede geçen süredir. Bu evre aynı zamanda bireyselleşmenin yani "kendi" olmanın temellerinin de atıldığı dönemdir. İkincisi ise ilkokulla başlayan ve sosyalleşme sürecinin başladığı dönemdir denilebilir. İlkokul dönemi ile başlayıp, ortaokul ve lise dönemi ile devam eden süreçte çocuğun kazanacağı gelişimsel özellikleri kazanması temelde aile ile geçen süreye bağlıdır denilebilir. Aslında her bir dönem bir önceki dönemin nasıl yaşandığına bağlı olarak şekillenmektedir denilebilir.
İlkokula başlayıncaya kadar çocuğun kazanması gereken temel gelişimsel özellikler, güven, bağımsızlık ve girişimciliktir. Her bir özellik insan yaşamının bütün alanların ihtiyaç duyduğu özelliklerdir. Sadece bu gelişimsel özellikleri içinde bulunulan döneme uygun olarak yaşamak farklılaşmaktadır. İlk doğan çocuğun güven duygusu daha çok dışsal odaklı iken yani dünya güvenli bir yerdir sonucu çıkarırsa bende güvendeyim demeye daha sonra bende güvenilirim şeklinde söyleme başlar. Kendini güvenilir ve güvende hisseden bir çocuğun bir sonraki evrede kazanacağı bağımsız olma duygusunu daha kolay ve işlevsel olarak kazanabilir. Bağımsız olma duygusu çocuğun "kontrol bende" demesine bağlıdır. Çocuk bu inancı ancak kaslarını kontrol edebildiği sürece başarabilir. Kendine güvenen ve kontrol bende diyerek bağımsız hisseden çocuk bir sonraki evrede kazanacağı ya da kazanması gereken "girişimcilik" duygusunu etkin ve işlevsel bir şekilde kazanabilir. Bu duygu, seçim yapma, yaptığı seçimlere göre davranma ve ortaya çıkan sonuçların sorumluluğu üstlenir ki bu bireyselleşme ya da kendi olmanın en temel koşuludur.
Okula bütün bu duygusal, davranışsal ve psikolojik özellikleri kazanarak başlayan çocuk ile bu özellikler kazanamadan okula başlayan çocuğun karşılaştırmasını yapalım. Özellikleri kazanan çocuk, okulla birlikte başlayan yeni ortama çok kolay uyum sağlayabilir ve kendisine ilişkin beklentileri gerçekleştirmek için seçimler yapar ve sonuçlarına katlanır. Yani bu çocuk bu süreçte bir çek testten geçer ve kendine ve diğer insanlara ilişkin bir çok şeyi fark eder. Kendini ve diğerlerini olduğu gibi kabul eder. Ne kendini kimseden ne de kimseyi kendisinden üstün görmez. Aşağılık duygusu yerine çalışkanlık ve aidiyet duygusu geliştirir. Bu özellikler ile okula başlayamayan yani, güvensiz, bağımlı, ve suçlanmayı öğrenen çocuk okula başlayınca kendi benlik bütünlüğünü ki var olan şekliyle korumaya çalışmak olacaktır. Bunu başarabilmek için yapacağı en işlevsel şey hiçbir şey yapmamaktır. Çünkü bir şey yapıp suçlanmaktansa hiçbir şey yapmadan suçlanmak daha iyidir. Bunun bir diğer neden başarısızlığı açıklamak için referans olarak kullandığı hiçbir şey yapmamayı elinden bırakmak istemezler. Çünkü neden başarısızsın sorusunun cevabı ya da cevapları, ders dinlemediğim için, ödev yapmadığı için, kitap okumadığım için vb. Eğer bunları yaparsam başarırım şeklinde yaptığı bu açıklama onun geleceğe ilişkin tek umut kaynağına dönüşüyor. Belki de çocuğun elinden onu ayakta tutan tek umut kaynağını ders çalışmaya, ders dinlemeye ve ödev yapmaya zorlayarak elinden almaya çalışıyoruz. Bunu yerine yeni umut kaynakları inşa ederek bu süreci yönetsek sanırım daha iyi olacaktır.